Kırın Zincirleri
Takvime göre baharın ikinci ayına girdik. Bana göre de baharın başlangıcı. Şöyle bir baktım etrafıma, Badem ağacım ile Erik ağacım çiçekten yeşile dönmüş ve dalları yemyeşil olmuş. Sabah ezanından önce bülbülün serenadı kulaklarınıza hoş bir seda bırakıyor. Öyle bir aşka gelmiş ki, bu serenada cevap vermeyecek bir dişi bülbül ya sağırdır ya da ahmak. İnsanın içini bir coşku kaplıyor. Kahvaltıdan sonra kısa bir yürüyüş ve sahipsiz köpeklerin ve kedilerin verdiğiniz yiyeceklere dalıvermesi ve mutlulukla kuyruklarının yelpaze gibi savrulması. Daha da bir hoş kılıyor içinizi.
Yürürken bahçelerin içinde ne pandemiyi düşünüyorsunuz ne de salgını. Bir yaşamak duygusu sarıyor tüm bedeninizi. Şöyle bir düşünüyorum da kaç bahar kaldı görebileceğimiz? Kaç bahara daha çıkabileceğiz? Bunun yaşla ilgisi yok. Bu Dünyanın gittiği aptalca yol ile ilgisi var. Şu salgın ortamında herkes evinden çıkamıyor ya da herkesin çevresinde yürüyüş yapabileceği bağ, bahçe yok. Ama zincirleri kırmak için şart değil bu. Avazın çıktığı kadar bağır, türkü söyle, şarkı söyle. Çık balkona komşuna seslen, birlikte bir çay demleyin ya da bir kadeh rakı için. Zeki Müren’i yadedin ya da Neşet Ertaş’ı. Yeter ki kapanmayın içinizdeki yalnızlığa.
Pazartesinden cumaya tam 5 gün var, yazıyla da BEŞ GÜN. Bu beş günü iyi değerlendirin, işten zaman ayırabiliyorsanız akraba ziyaretine ya da arkadaş sohbetlerine gidin. Yasaklardan dolayı çıkamadığınız hafta sonu yürüyüşlerini şimdi yapın. Varsa beceriniz bisiklete binin. (Hayatım boyunca hiç bisiklete binmedim de). Mümkünse gazete de okumayın televizyon da seyretmeyin. Ha, televizyonlardaki müzik kanalları hariç. Zira hep aynı iç karartıcı yazılar ve haberler. Sürekli birbirlerine hakaret eden sözüm ona siyasetçiler, iktidarı ve muhalefeti hep bir ağızdan sözleşmiş gibi geleceğinizi çalıyorlar, içinizi karartıyorlar.
Kırın zincirleri, yıkın tabuları. Utanmayın sevdiğinize onu ne kadar sevdiğinizi söylerken. Ama söyleyin, belki bir daha bu cesareti ve zamanı bulamayabilirsiniz. Dünyadaki en güzel iki kelimeyi bir araya getirin ve “SENİ SEVİYORUM” deyin. Zararı yok o sizi sizin onu sevdiğiniz kadar sevmeyebilir. Ama en azından bilsin sizin onu ne kadar çok sevdiğinizi. Sizi üzen insanları çıkartın hayatınızdan mümkünse. Çıkartamıyorsanız, hiç olmazsa mecburiyetten ona katlandığınızı, aslında onu hiç sevmediğinizi söyleyin. Böylece ikiyüzlü olmaktan da kurtulmuş olacaksınız. Şöyle bir düşünün lütfen, birbirlerine ağıza alınamayacak en ağır hakaretleri yapan siyasetçiler, dönüp “Sayın” diye söze başlıyorlar. Bu riyakarlık bırakın onlara kalsın. Siz daha açık sözlü ve daha dobra olun. Tüm zincirleri kırın böylelikle.
Korkularınızın üstüne gidin artık. Korkmaktan vazgeçin, ölümden öte köy yok diye de düşünün. Ama gerçek korkularınızı da gizlemeyin. Yeri geldiğinde korkmaktan korkmayın. Saçmalamaktan da korkmayın. Çünkü her insanın saçmalama hakkı vardır. Yeter ki başkalarına zarar vermesin saçmalıklarınız. Bahar, umut demektir, kara ve soğuk kış bitiyor demektir. Daha sıcak ve daha aydınlık günlerin müjdesini verir bahar. Buzları kıran bahar gibi siz de zincirlerinizi kırın lütfen. Yaşama dört elle sarılın.
Yaşamak her şeye rağmen çok güzel.