‘Eski’lerden
Dün “Futbol Hayattır” derken, geçmişteki anılarda kısa bir yolculuğa çıkmıştım, ilk turnuvamın devamı olan Eskişehir’deki “Türkiye Gençler Finalleri” ilk etap maçlarını da anmadan geçmek istemem.
1984 yılı haziran ayında ilk etap grup maçlarımızı oynamak üzere Eskişehir’e yola çıkmıştık, Eskişehir Atatürk Stadı karşısında bulunan Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü misafirhanesinde konaklamıştık. Üzerimizde tek tip eşofmanlarımızla şehir turu atarken takım ve aidiyet duygusunun üst düzeyde olduğu motive bir ekiptik. Grubumuzda; Zonguldakspor, İstanbul Gazi Osman Paşa Kültür Spor ve Kocaeli Baçhisarspor olmak üzere çeşitli bölge birincileri vardı.
İlk maçımız bir kabus gibiydi, Eskişehir Atatürk Stadı yanındaki toprak sahada, Zonguldakspor ile oynamıştık. Dün “Sahaya çıkınca, ilk önce karşı takımın fiziğine, sonra malzemelerine bakarsınız” demiştim… İlk maçta seremonide, rakip takım görüntüsü ile maça 1-0 önde başlamış gibiydi. Biz mütevazı bir ilçe takımı olarak, sadece eşofmanlarımız yeni alınmış, onun dışında futbol ayakkabılarımız tamir edilerek, deri eklemelerle restore edilmişti. Sonuç 3-1 mağlubiyet ve hayal kırıklığı oldu. Haydar Yiğit hocamız; futbolda başarı ve başarısızlığın takımla elde edildiğini söylemişti. O zaman bu söylemi beni oldukça etkilemişti. Başarısızlığın yarattığı duygusal durumlarla baş etme konusunda bana bir becerisi kazandırmıştı. Daha sonra iş hayatınızda ve sosyal hayatınızda, kazandığınız bu becerileri kullanabiliyorsunuz, başarısızlığa karşı korku dolu bir yaklaşım göstermiyorsunuz. Hayatta her şey var…
İkinci maçımız için, İstanbul Gazi Osman Paşa Kültür Spor ile oynamak üzere Eskişehir Atatürk Stadı’nın çim zeminine çıktık. Gerçekten güzel zemin futbol iştahını artırıyor. TV ekranlarında seyrettiğimiz statta oynamak ve gençlik heyecanlarımızı yaşamak için çok güzel bir fırsattı. 2-1 kazandığımız maçta rakibin santraforu bizi oldukça zorlamıştı. Kafa golü ile takımının tek golünü atan, oldukça uzun boylu ince yapılı bir gençti. Hepimizin dikkatini çeken bu genç “Saffet Sancaklı” idi. O turnuvadan sonra futbol kariyerini aşama aşama birinci lig seviyesine kadar yükseltmiş, karşılıklı top oynama keyfine eriştiğimiz tanınmış bir sporcu olmuştu.
Üçüncü maçımızı, yine Eskişehir Atatürk Stadı’nda oynamış Kocaeli Baçhisar’ı da 2-1 yenerek, bu yaşlarda bile anlatacağımız anılar biriktirmiştik.
Bunlar sadece sportif başarı ve sportif mücadeleler değil, gelecekte hayat içerisinde göreceğimiz filmin fragmanlarıydı. Takım halinde yarıştığınız spor sizi hayata ve insan ilişkilerine çok daha iyi bir şekilde hazırlıyor. Takım sporlarının ileriki yaşlarda hem sosyal hayatta hem de iş hayatında başarı seviyesini artırdığına inananlardanım. Kişilerin sorumluluk bilincini, iletişim becerilerini, başarı ve başarısızlıkla baş etme, takım parçası olma gibi hayatının her döneminde kullandığı becerilerini geliştirmektedir. Bana göre; spor sadece görsel bir oyun değil, kişisel ve zihinsel bir gelişim aracıdır.
Kalemine sağlık.Yazılarını okumaya devam edeceğim.
Keşke Gemlik Sümerspor’dan da bir kaç isim dediğin gibi süperlige,1.lige yada en olmadı 2. Lige adım atabilseydi. Ama yokluklar ve kayırma bugün olduğu gibi o günlerde de geçerliydi demek ki. Çok yazık.😢
Çok doğru Savaş Bey. Futbolda olduğu gibi hayatta da takım işbirliği önemli. Gençlikte oyunlar sayesinde edinilen takım ruhu, ileriki yaşamda iletişim becerisi ve sorumluluk bilinci olarak bize geri dönüyor.