Cehalet
Hâkim sordu Enver Sedat’ı öldüren katile; “Neden öldürdün?”
Katil cevap verdi; Çünkü laikti”
Hâkim; “Laik ne demek”
Katil; “Bilmiyorum.”
Cebelavi Sokağı’nın Çocukları kitabının yazarı Mısırlı Necip Mahfuz’a suikast düzenleyene hâkim sordu ;”Neden saldırdın”
Sanık; “Cebelavi Sokağı’nın çocukları adlı kitabı yazdığı için.”
Hâkim; “Peki, sen bu kitabı okudun mu?”
Sanık; “Hayır, ben okuma yazma bilmiyorum.”
İşte cehalet dediğimiz şey özellikle bu coğrafyanın en büyük hastalığı. Bilmeden, okumadan, öğrenmeden, egemenlerin anlattıklarıyla hareket eden biat kültürünün sonuçlarından birer örnektir yukarıda yazdıklarım.
Halbuki, kitabı olan dinler içerisinde “İkra, bismi rabbikellezi halak” (Yaratan rabbimin adıyla oku) diye başlayan tek dine mensup insanların özellikle çok okuması ve araştırması gerekirken maalesef cehalet inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Gerçi dünyanın her yöresinde her devirde cehalet en büyük tehlike olmuştur. Ama günümüzün ulaşım ve bilgi çağı olduğunu düşünürsek ve bilgiye ulaşmak eskiye göre çok daha kolayken insanların cahil kalması oldukça gariptir. Özellikle cahil bırakılmaktadır insanlar, zira okuyan ve araştıran insanlar egemen güçlere biat etmeyecek ve sorgulayacaktır. Sorgulanmak da egemenlerin işine gelmemektedir.
Cehaletin en büyük özelliklerinden biri de her şeyi bilmeleridir. Okumuş, bilgili ve kültürlü insan hiç olmazsa neyi bilmediğini bilir, ancak cahil hiçbir şeyi bilmediğini bilmez. Ama her şey hakkında bilgisi vardır kendince ve her şey hakkında ahkâm kesmeye bayılır. Cahile anlatmak, ona biat ettikleri dışında bir şey öğretmek neredeyse imkânsızdır. Böyle durumlarda karşısındaki insanın körü körüne tüm bilim kurallarına aykırı olan davranışlarını ve söylemlerini görünce “haklısın, ot kırmızı” demek zorunda kalınıyor bazen. Şöyle ki; Öykü bu ya, eşekle tilki otun rengi konusunda tartışırlar ve bir türlü anlaşamazlar. Tilki “ot yeşil” diyor, eşekse “hayır, ot kırmızı” diyor, Sonunda ormanların kralı aslana gidip hakemlik yapmasını istiyorlar. Kral aslan her iki tarafı dinledikten sonra “eşek haklı” diyor, “ot kırmızı” Eşek aiaiai diye sevinçle uzaklaşıyor. Tilki aslana dönüp “yüce kralımız, otun yeşil olduğunu bildiğiniz halde neden kırmızı dediniz?” Aslan cevap veriyor “Bir de kurnaz geçinirsin. Ben de biliyorum ot yeşil, ama hiç Eşekle tartışılır mı?”
Cahildeki cesaret de sınırsızdır. Her konuda saldırgan olabilir. Hukuku hukukçudan tıbbı doktordan iyi bilir ve bu konularda hiç eğitim almadığı halde tartışabilecek cesarete sahiptir. Aklı başında bir insan bilmediği konularda susmayı yeğler. Çünkü mahcup olmaktan korkar. Cahil ise korkusuzca tartışır ve saldırır. Ne yapmak gerekmektedir o halde diye soracak olursanız “eğitim” derim. Önce bireysel ve ailecek eğitim. Bu nedenle öncelikle ve önemle kız çocuklarının okutulması ve eğitilmesi gerekir. Zira her kız çocuğu potansiyel bir annedir ve eğitim anne ile başlar. Eğitimli bir annenin yetiştireceği çocukla cahil bırakılmış bir annenin yetiştireceği çocuk aynı olmayacaktır.
Okullardaki eğitim de çağdaş uygarlıklar seviyesinde olmak zorundadır. Bağnaz ve yobaz hocaların ellerine bırakılmamalıdır çocuklarımız. Çağdaş ve laik eğitim sistemleri yeniden gözden geçirilmeli ve çağdaş seviyelere çekilmelidir. Biat kültürü yok edilmeli, okuyan ve sorgulayan nesiller yetiştirilmelidir. Çocukları merdiven aralıklarından ve gerici yuvalarına dönüşmüş yurtlardan kurtarmak gerekmektedir. Geleceğimiz olan çocuklarımızı ne kadar iyi eğitirsek o kadar cehalet denilen en büyük kötülükten uzak tutmuş oluruz.
Aydınlık geleceklere varmak umuduyla.