Dolar 35,6509
Euro 37,2106
Altın 3.155,80
BİST 10.045,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 13°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
13°C
Hafif Yağmurlu
Per 16°C
Cum 11°C
Cts 13°C
Paz 13°C

Rüya

22 Ocak 2025 11:55
38
A+
A-

Gözleri alev süzümü gibiydi, ıslak ışıltılı, çok içmişti
ağlamaklı, gülmekli karmakarışık bi halde dudaklarını toplamak istese de yapamıyordu
Morfin yemiş gibiydi, ifadesiz, sadece gözleri yalnızca gözleri vardı onun çaresizliğini acizliğini anlatan, yalansız bir geceydi gözlerindeki hal
kendisini nerede bulacağını kestiremiyordu o an
Sabah olur muydu? Bir daha baktı aynaya
Tanımıyordu, tanınmıyordu…
Kendi kendini tanımayan bir insanı kim tanısındı
Belli ki çok acı çekiyordu, anlatmıyordu anlatamıyordu
Anlatsaydı, onu anlayacak kimsenin olmadığını da biliyordu
Hiçbir zaman serzenişte bulunmadı, kendi mezarını kazacak cesareti vardı
Bir hikayesi var mıydı? Vardı tabi.
+Hikayesi olmayan insan mı olur?
-olur ya, yerinden kalkmayan, hiçbir şey için savaşmayan insanlar hikayesizdir’ dedi ve ekledi
Tabi onlarında hikayeleri var, yemek içmek uyumak gezmek gibi… Kısa ve öz…
Oysa savaşanlar öyle mi, kısacık ömrüne birkaç insanın yaşayabileceği bir çok hikaye sığdırırlar.
Henüz bitmemiş hayatını sorguladı uzun süre
Neler yapmıştı, neleri başarmış neleri yarım bırakmıştı, bir sarhoşun pekte mantıklı açıklamaları olmayacaktı belki ama mantık aramak da boş ve anlamsızdı
Yaşıyordu, yaşamak mantık kurallarıyla olmamalıydı ona göre
Annesinin ikinci, babasının üçüncü çocuğuydu
Zengin sayılmayacak bir aileye doğmuş, çocukluğundan bu yaşına kadar gücü yettiğince çalışmıştı
Ona anlatılan yaşamak çalışmak üzerine kuruluydu
Kendini tanımaya başlayana kadar sürdü bu öğreti
İşte mantığı yıkan ideoloji, ona dayatılan herşeye karşı gelmeye başladı
O çalışkan sessiz kişi gitmiş yerine kendi doğrularını sonuna kadar savunan, kimine göre asi, kimine göre akıllı biri olmuştu
Bir kalıba bağlı kalmayı bırak, o kalıbın ne olduğunu öğrenmek bile istemiyordu
Bu denli karşıt olmaya onu hangi şartlar zorlamıştı
‘Kimse bunu sormaz, herkes sonuca bakar’
Neyse, konumuza dönelim
Bastırılmış bir çocukluk geçirmişti, hiçbir zaman ne düşündüğü sorulmamış, her zaman “yap” diye emirler yağmıştı başına
O naif duyguları taşlaşmış, insan denen varlıktan kaçar olmuştu
Her sabah, ‘yine mi uyandım’ diyerek küfürler savuruyordu havaya
O yaşına kadar içten samimi bir gülümsemeyle karşılaşmamıştı, güldüğü tek konu insanların varlık mücadeleleriydi
Sanki ölmüş de geri gelmiş gibi neye bu çabanız der gibi…
Duydum
Bir kadın yaşamla kavgasını bitirmeye karar vermiş, yattığı hastane yatağından uyanıp kalkmaya değmez demiş, nedenmiş?
Belki insancıl bir sevgi uyandırır onu, belki sevilmek istemiş çokça
Belkide bıkmıştır yaşamaktan…
Yaşamaktan bıkılır mı?
Sevgi tükendiyse bıkılırdı, et’in ağır gelmeye başlamışsa sevdiklerine bıkılır, kimseye yük olmak istemediğinde bıkılır
Yoksa niye bıksın ki insan yaşamaktan
Biliyor musun
İnsan en çabuk istenilmediğini hisseder, sevildiğini hissetmesi zaman alır.
Evet; karşı koyulmaz bir güzelliği vardı, cüretkar lafını esirgemeyen tavırları daha cezbedici yapıyordu onu
Evinde bulduğu her boş alana üzerine yazdığı küçük notlar yapıştırıyordu
Unutmamalıydı, unutulmamak için.
Üstü başı dökük bir şekilde evine girebildi sonunda
Ayaz kapının tutamacını yalıyordu, eline yapıştı bi ara buz gibiydi tıpkı kalbi gibi
Uyandığında eşiğin iki adım içerisindeydi, kapıyı da kilitlememiş
Yerinden doğruldu, başı dönüyordu, mutfağın yolunu tuttu
Yarım litre doldurduğu kupadan bir yudum su yutmuştu
Gözü notlardan birine takıldı, saat 10 da fotoğraf çekimi vardı
Tüh nasıl yetişeceğim diye hayıflandı kuralsız…
10a 5 vardı, duşa girdi, gecenin yorgunluğu bütün bedeninden akıyor, kabinin giderinden süzülüyordu…
10 : 45 off ne çabuk geçti, sanki geç kalan o değilmiş gibi yavaş yavaş üzerini giyindi
Hava biraz ılınmıştı, üşüyordu, bu üşümek soğuktan değildi
Açlığın verdiği bir üşümek, sevgi açlığı, duygu açlığı, yaşamak açlığıydı bu
İstiyor muydu peki, mantıksız!
Neydi mantık, doğru olan mı, doğru hissedilen mi, onu mu, başkalarını mutlu eden miydi mantıklı olan.
Ona dikkatli bakan insanlar, ne kadar da kendini beğenmiş kibir budalası diyorlardı
Yüz çizgileri otantik bir dansı andırıyordu oysa
İnsanların söylemleri umurunda mıydı
Uzun kirpiklerinin altında yaşadığı hayatın aksine dünyaya ışık saçan simsiyah gözleri vardı
Yalanlarcasına
Girdiği her ortamda dikkatleri üzerinde toplamayı başarıyor ve bunun farkına vardığı için kendiyle gurur duyuyordu
Keskin yüz hatları, insanları ondan uzak durmaya zorluyordu
Bir o kadar da onunla iletişimde olmak için can atıyorlardı
Apar topar arabasına bindi, tabiri caizse eşek gibi çalışıp biriktirdiği paralarıyla aldığı arabasına,
Kırmızı sarı dinlemedi, kuralsız ya, bir an önce yetişmeye çalışıyordu randevusuna, “neye koşturuyorsam”
Araç kullanırken aynı zamanda düşünüyordu, ne olacaktı, nereye varacaktı ki
İstemli, istemsiz gidiyordu işte her ne kadar ayakları gitmek istese de, beyni kapı eşiğinin iki adım içerisinde kalmıştı
10 dakikalık yolu kalmışken geriye döndü, aa kapıyı açık unutmuşum diye hayıflandı
Eve yaklaştıkça gelen kokulara isim bulmaya çalışıyordu
Öylesine yabancıydı ki onlara, kafası karmakarışık bir halde içeriye girdi
Yerde bıraktığı çamaşırlar toplanmış, bütün camlar açılmış, çok sevdiği karnıyarık fırında domatesleri kızarmış
Çoban salata da var, kim kim bu derken 30 yıl öncesinde buldu kendini
Henüz 14 yaşında mahalleden bir kız arkadaşıydı evdeki yabancı
Öyle ya, yabancı olmasaydı onunla olurdu onca zaman
Sevmeyi, el ele tutuşmak sandığı zamanlardı o yaşları
Zaten başka birini sevmeye ayıracak zamanı olmamıştı
Sevmek, zaman ayırmak mıydı, o öyle oluşmaz mıydı kendiliğinden…
Pekte hatırında kalmayan 30 yıl öncesini konuşmaya başladılar
Bazen boğazlarının düğümlendiğini hissedip yutkunmakla geçiştirdiler durumu
Bir süre sessizlik hakim oldu ortamda, ne yöne bakacaklarını kestiremeyen dargınlar gibiydiler
Hatırlamak istemiyordu aslında o dönemleri, çat kapı da gelinmez ki öyle paldır küldür
İnsan bir sorar, hatıratına girebilir miyim? Değil mi?
Küçümsenemeyecek bir genel kültürü vardı, insanlardan uzak kalsa da insan ilişkilerini bazen okuyarak, en çokta yaşayarak öğrenmişti
İnsanların ses tonundan çok, söz tonuna dikkat ederdi
Şimdi, yıllar sonra bu hatıra nereden geldi
Konuşmalarını uzunca süzdü, gözlerine derin derin baktı, düşündü
Bir sebep bulmaya çalıştı, bulamadı
Daha fazla dayanamayıp sordu
Neden geldin? Evimi adresimi nereden buldun?
Bu sorular karşısında ne diyeceğini bilemedi çocukluk aşkı
Ondan sonra hayatına kimseyi yakıştırmadığını, çok özlediğini, kendisini çok merak ettiği için ülkeyi ayağa kaldırdığını da söyleyemedi…
Onun aşkı bitmiş diye geçirdi içinden ve sustu sustu
Biraz daha oturduktan sonra, seni iyi gördüğüme çok sevindim dedi ve çıkıp gitti hayatından
İnsanın hayatı biraz da evi değil midir?
Aklına notları geldi, onlara çocukluğunu hiç eklememişti
Ona dair hiçbir şey hatırlamak istemediğini hatırladı o an
Akşamın yorgunluğu itina ile kendisini belli ediyordu, kırmadan, beni zorlama hadi gel uyuyalım diye onu yatağa davet ediyordu
Daha fazla direnemedi, kendisini uykunun koynuna bıraktı
Neydi dün akşamdan beri yaşadığı, uyandı.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
12 Ocak 2025 14:28
19 Ocak 2025 15:16
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.