Dolar 34,6600
Euro 36,3335
Altın 2.939,54
BİST 9.636,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 10°C
Çok Bulutlu
Bursa
10°C
Çok Bulutlu
Çar 12°C
Per 14°C
Cum 16°C
Cts 15°C

Namus Temizlemek

26 Şubat 2021 12:34
417
A+
A-

Zordur Adanalı olmak ve Adana’da büyümek.
Nişanlısı ile Yağ Camii aralığından girmiş ve terzilerin bolca bulunduğu dar sokakta el ele giderken üç tane zibidi laf attı. “Bu ne güzellik lan, biraz da biz el ele tutuşalım” …
Nişanlısı Oya, huyunu iyi bildiği için hemen elini daha sıkı tuttu ve “Uyma lütfen” dedi. Birkaç adım attıktan sonra tekrar zibidiler laf atınca artık hiçbir kuvvet tutamazdı onu. Bir ok gibi fırladı üçünün üstüne ilk vurduğu kanlar içinde yere düştü. İkincisi de hayalarına vurduğu tekmeyle yere yığıldı. Sonra üçüncüsüne ise resmen patates çuvalına vurur gibi vurmaya başladı. Öyle vuruyordu ki yere düşen ilk iki zibidinin üzerine çullanıp kendisine vurduklarını hissetmiyordu bile.
Esnafın koşup üstündekileri almasından sonra fark etti ki yere düşmüşler ve üçüncü pislik altta ve ölmek üzere. Ayırdı esnaf tamamen ve hala küfürler eden üç zibidiye “defolun ulan serseriler. Utanmaz ahlaksızlar, üç kişi bir olup, bir adama saldırıyorsunuz utanmadan.” Esnaftan da dayak yemek korkusuyla tazı gibi kaçıp gittiler. Nişanlısı sarılmış boynuna hüngür hüngür ağlıyordu. Bir dükkana girdiler, su getirdiler elini yüzünü yıkadı. Elindeki kanlar, dövdüğü zibidilerin kanlarıydı. Kendisinde önemli bir şey yoktu. Birer çay söyledi dükkan sahibi yaşlı adam. “Oğlum” dedi, delikanlılıkta bunlar olur, olur da yanında kadın varken kavga edilmez. Ben tüm olayı gördüm. Sen tamamen haklıydın. Ama bir daha yanında eşin, bacın veya anan varken kimseyle kavga etme.”

Galiba kaderinde hep kavga vardı. Ne kadar kaçsa da mıknatıs gibi çekiyordu kendine. Bu olaydan birkaç ay geçmiş, evlilik hazırlıkları başlamıştı. Bir akşam nişanlısının yanından ayrılmış evine giderken arkadaşı eski Adanaspor’un futbolcularından Cahit’in kahvehanesine uğradı. İki yüz metre mesafedeydi evlerine. Cahit de askerlik arkadaşıydı. Gel bir kahve iç diye davet etti. Girdi ve bir sütlü bir Nescafe içmeye başladı. Nescafe daha Türkiye’ye yeni girmiş ve çok modaydı. Kahvesini içerken bir masada oyun oynayan gençler arasında bir tartışma çıktı, müdahale edip ayırmak isterken Haceli isimli biri “ karışma lan o…çocuğu” deyip küfredince masadaki okey ıstakasını kapıp Haceli’ye vurmak istedi ama Haceli kenara kaçtı. O sırada araya giren başka birinin kafasına vurdu kazara. Çocuğun kafası ikiye ayrıldı ve ortalık kan gölüne döndü. Ambulans, hastane derken oradan uzaklaştı. Ertesi gün öğrendi ki çocuğa beş pens atmışlar, bir ay çalışamaz raporu vermişler. Bu olay dostların araya girmesiyle sulha bağlandı ve unutuldu.

Ama kayıtlar unutmuyormuş, hastanede polise verilen ifadeler ve savcılık soruşturmaları ve duruşmalar yapılmış. Çocuk şikayetçi olmamış ama kamu davası devam etmiş ve sonunda 10 gün hapis cezası verilmiş gıyabında.  Evlenip mahalleyi de terk ettiği için hiçbir yazışmadan da haberi olmamış ve hüküm kesinleşmiş. Sonunda polisler gelip evinde buldular ve infazın zorunlu olduğu anlaşıldı. Kaçarı göçeri yoktu, cezaevine girecekti.

Dünyalar iyisi akrabası Mahmut Ağabey’i Cumhuriyet Savcılığı’nda baş katipti. Araştırdı, soruşturdu ve yapılacak bir şey olmadığını, mutlaka yatması gerekiyordu. Ya 6,5 gün yatacak ya da İşçi koğuşunda 10 gece yatacaktı. İşçi koğuşu tercih edildi. Böylece gündüz işine gidecek gece cezaevine gelecekti. Sabah 07.00’de cezaevinden çıkıp akşam 19.00’da geri dönecekti. Bir yatak, yorgan, çarşaf vs. yanına alıp ilk akşam gitti işçi koğuşuna. Tecrübeli dostlarının öğretlediği gibi selam verip “Allah kurtarsın” dedikten sonra genç bir mahkum yaklaştı yanına “Geçmiş olsun” deyip eşyalarını aldı ve kendisini takip etmesini istedi. Eşyaları koğuşta boş bir ranzaya yerleştirildi. Teşekkür etti adının Mehmet olduğunu öğrendiği Kilisli kaçakçı mahpus arkadaşına. Kaçaktan yakalanmış, 25 yıl yemiş, dört yıldır yatıyormuş. Aftan yararlanmış, 6 ay sonra tahliye olacakmış.

İşçi koğuşu idamlıkların, müebbetliklerin veya en az 25 sene hüküm yemiş mahkumların yıllar sonra iyi niyetli ve efendi davranışları ve herhangi bir vukuatı olmadan yatanların ödüllendirildiği ve biraz da nüfuzlu kişilerin yattığı koğuştu. Buradaki mahkumlar, sabah 07.00’de fabrikalara çalışmaya gider, akşam da 19.00’da geri dönerlermiş. Böylece topluma kazandırma uygulaması olarak uygulanan bir yöntemmiş.  Gece karanlık çöküp de uyuma vakti geldiğinde herkes abdest alıp yatsı namazını kıldı ve yataklarına yatınca bir tuhaf duygu sardı içini. Allah’ım ne yaptım ben diye geçirdi içinden. Yanında yatan yaklaşık iki metre boyunda insan irisi bir ağabey “iyi geceler evlat” dedi ve bir müddet sonra tedirgin bir durumda uykuya daldı. Sabah ezanı ile birlikte herkes gibi uyandı, abdest alıp sabah namazını kıldı ve işe gitti. Eşi Oya,  bankada çalışıyordu. Hemen telefon edip, durumunu anlattı, endişe edecek bir şey olmadığını, akşam bir saat erken çıkıp kendisini görmeye geleceğini söyledi ve öyle de yaptı. Her zamanki gibi olgun ve durgun olan eşi bu duruma çok üzülmekle beraber moral vermeye devam etti. Kaldı dokuz gece diye de teselli etmeye çalıştı.

Akşam tekrar cezaevine gittiğinde hayatının en büyük dersini alacağını bilmiyordu. Eli boş gitmedi, Güloğlu baklavacıdan 4 tepsi baklava yaptırmış  ve koğuşa götürmüştü. Bir tepsiyi gardiyanların alacağını tembih etmişti dostları ve öyle de oldu nitekim.  Yemekten sonra mahpus arkadaşları, ağabeyleri “kesene bereket” dedikten sonra yataklarına çekildi. Yatak komşusu Salih Ağabey, “Yeğenim, dün akşam konuşamadık, geçmiş olsun. Neden düştün” diye sorunca anlattı olanları. Acı bir tebessüm belirdi yüzünde Salih Ağabeyin, bir sigara yaktı ve “yarın akşam sana buraya neden düştüğümü anlatacağım, şimdi iyi geceler” deyip yattı.

Ertesi akşamı iple çekti, yemekten sonra Salih Ağabey’in yanına gitti. Çay ikram etti sohbete vesile olsun diye. Olgun adam, ikinci çayı içtikten sonra başladı anlatmaya. “Güneydoğu’nun en garip şehirlerinden birinin köyünde yaşıyordum. (Anısına isim ve yöre belirtilmemiştir. Salih ismi de gerçek ismi değildir.) Köyün en güzel kızına aşıktım ve o da bana. Kasabanın en zengin ağasının oğlu da gönül vermiş aynı kıza. Biz evlendik ve bir kızım oldu. Aş, ekmek için kızım bir yaşındayken Gaziantep’e çalışmaya gittim. Bir ay sonra bir haber geldi ki, o ağanın oğlu ve iki arkadaşı gece köye gelmiş ve kızımın önünde karıma tecavüz etmişler. Bunu duyar duymaz köye döndüm. Önce karımı öldürüp namusumu temizlemeyi düşündüm. Ama o kadar çok seviyordum ki ve hiçbir günahı da yoktu garibimin, kıyamadım. Ağa da bizim muhtara haber salmış, “Bizim oğlan nefsine uymuş, 10.000 lira vereyim de iş tatlıya bağlansın” demiş. Aldım karımı ve kızımı götürdüm Gaziantep’e bir ev tuttum. Biriktirdiğim parayla da bir otomatik tabanca aldım ve bir kutu da mermi. Aradan zaman geçmiş ve beni unutmuşlardı. Bir gece gizlice kasabadaki evlerine gittim. Ağanın oğlu ve o iki arkadaşı ile birlikte kim varsa önüme geleni kurşuna dizdim. Tam 23 kişiyi öldürmüşüm o gece. Epey de yaralı. Ağa kötürüm kalmış. Çok sürmedi yakalandım, yargılandım ve idama mahkum edildim. Ama hafifletici sebeplerden dolayı ağırlaştırılmış müebbete çevirdiler. Yirmi yıldır yatıyorum. Affa rağmen üç yıl daha yatacağım. Aileme ne oldu biliyor musun? Hani namusumu temizlediğim aileme? Karım Geneleve düşmüş ve kızım da orada büyümüş ve kızım da anası gibi genelev o…pusu olmuş. Üç yıl sonra çıktığımda yine gideceğim ve bu sefer de onları öldürüp namusumu bir daha temizleyeceğim.”Anladın mı şimdi genç kardeşim? Güya namusumu temizledim. 23 cana kıydım, hayatımın en güzel yılları mahpusta çürüdü. Karım da kızım da o…pu oldu. Bu mudur namus temizlemek? Şimdi benden sana bir ağabey nasihatı bundan sonra kimseyle dalaşma. Bu ülkede hakimler de var adalet de var. Onlara ve Allah’a bırak her şeyi.” İte dalaşma, çalıyı dolaş.”

Hayatımın en büyük dersini almıştım. Gece boyu ağladım, Diğer mahkumların da öyküleri üç aşağı beş yukarı böyleydi.

O gün bu gün hep dikkat ettim ; “İte dalaşma, çalıyı dolaş” dedim.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
6 Mart 2022 13:14
14 Şubat 2021 23:09
3 Nisan 2021 14:53
23 Nisan 2021 08:55
25 Haziran 2021 10:08
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.