Gitmek…
Gitmek gerekir bazen. Alıp başını uzaklara hatta en uzaklara. Sebebini bilmeden uzun uzun yürümek ya da koşmak. Ya da binip arabaya doldurup yakıtı, bittiği yere kadar hiç durmadan gitmek. Kaçmak mıdır acaba bu? Çok kere yapmışımdır bunu çaresizce. Ama geri dönüş mutlaka oluyor. İyi eğitilmiş erkek kurt köpeği gibi. Bırakın bütün gece gezsin dolaşsın ama sonunda sabaha karşı tekrar yuvasına dönüyor. Bencillik yapamıyor insan yılların ardından evcilleşmiş kurt köpeğine dönüyor.
Halbuki biraz başkaldırsa, yaşamı objektif gözlerle tekrar inceleyip yorumlasa belki de yepyeni bir dünya yaratacaktır. Düşünürüm bazen, Güneş kim için doğuyor diye. Benim için doğduğunu fark ederim. Eğer yaşıyorsam güneşin doğduğunu görüyorum. O halde güneş benim için doğuyor. Ben varsam güneş var. Ben yok olunca da güneş doğmaya devam edecek kuşkusuz ki, ancak benim için doğmayacak. O halde Dünya da benim için var. Ben yok olduğum anda da olmaya devam edecek ama benim dünyam olmayacak artık. Peki ne yapmalı? Yaşamı bir ucundan da olsa tutmaya devam etmeli ve hayatı ıskalamamalı. Bencilce bir durum gibi geliyor ilk bakışta. Ama hayatta bencillik de var. Eğer vicdanının ve toplumun sana yüklediği görevleri yerine getirebilmişsen gerisi bencillik olmamalı.
Gitmek de bunlardan biri. Ancak gitmek, kaçmak gibi geliyor. Kaçmadan gitmek, yüreğinin götürdüğü yere gitmek daha sağlıklı bir düşünce kanımca. Ruhunun istediğini yaşamak, gönlünün emrine girmek ve eğer yaşamda mutlu olacak ne varsa yapabilmek. Bu da bir başka şekilde gitmek gibi geliyor.
Yaşamda çok pişmanlıkları oluyor insanın şöyle bir omuzlarından geriye dönüp baktığında. Ki, ömür denen sürenin kısaldığını hissetmeye başlayınca gitmek bir başka pişmanlık halkasının eklenmesini engelleyecektir. Yeni bir yola yürümek yeni bir hayata yelken açmak en doğrusu gibi geliyor. Ancak, yalnızlığın çaresizliği çörekleniveriyor omuzlarının üzerine. Ve radikal kararlar arefesinde hissediyor kendini insan.
Neresinden bakarsanız bakın bir tutarsızlık, bir ahmaklık ve bir çaresizlik duygusu tüm benliğinizi sarmalıyor. Bir dizeyi tekrarlamaya başlıyorsunuz. N’etmeli, nere gitmeli, çekmeli bu yol bitmeli. Çekmeli, bu hayat bitmeli.
Yine gitti akıl bi yerlere, yine gitti gönül bilinmezlere.