Amigdalan Ne Kadar Büyük?
Haber sitelerine bakıyorum, haber izliyorum, arkadaşlarla konuşuyorum.
Konu neredeyse hep aynı sanki.
Dünyada yer yerinden oynuyor. Bilim insanları, bırakın insanları artık böcekleri kontrol etmeye çalışıyorken ya da implant edilebilir beyin-bilgisayar arayüzleri geliştirilirken bizim hala insanca aşk peşinde koşmaya devam etmemiz aslında ne kadar da romantik.
Seviyorum insanlığı…
En büyük sorunlar gerçektende hep en temel şeyler.
Barınmak, güvenlik, sevmek, sevilmek, ait olmak en önemli konularımız.
Saygın olmak, kendini gerçekleştirmek çok revaçta değil.
Hepimiz çok “seviyoruz”… Hatta affınıza sığınarak yazıyorum, “köpek gibi seviyorum” diye bir tabir var, çok sevdiğini iddia edenlerin dilinde.
Aslında hayvanlara yönelik güzel bir atıf olduğunu düşünüyorum bu sözün.
“Köpek gibi sevmekten“ ‘sadakatle, büyük bir aşkla, sevecenlikle’ diye anlıyorum ben.
Bu güzel tabi. Ama köpek gibi severken aşkımız uğruna ölüp, öldürüyorsak pek de ‘köpek gibi sevdik’ diyemeyiz bence.
O insan gibi sevmek işte.
Köpeklerin arasında aşk, namus cinayetleri olduğuna dair bilgimiz yok çünkü.
Peki niye biz insan gibi severken öldürüyoruz da bizim kadar gelişmiş olmadığına inandığımız hayvanlarda görmüyoz bunu. Onlar bir canlıyı sırf, “benden başkasına gitmesin” diye öldürmüyor.
Peki biz niye böyleyiz?
Hep amigdalanın suçu. Beynimizde badem kadar bir bölüm.
O gelişmeyince şiddet artıyor, daha az empatik biri oluyoruz. Duygusal gelişimimiz sekteye uğruyor. Kontrolsüz cinsel istekler başlıyor; hatta amigdala hasar aldığında epilepsi, alzheimer, anksiyeteye neden olduğu söyleniyor.
Amigala çok küçük bir hacme sahip olmasına rağmen çok büyük görevler üstlenir. Bellek karar verme ve korku, agresiflik gibi duygusal süreçlerin kontrolünde çok önemli rol alır. Beynimizde savaş ya da kaç tepkisini harekete geçirir.
Kadınlarda amigdala 1,5 yılda tam olarak gelişirken erkeklerde bu süre daha uzun. Erkeklerin amigdalasının gelişim süreci kadınlardakinden daha yavaşmış. (Bu kısmı düşünelim )
İnsan beyni üzerine çok fazla çalışma var. Çok dikkatimi çekiyor sinir bilimi.
Mesela bir sorunumuzun daha nedenini bulmuş bilim adamları.
Vazopressin ve oksitosin…
Her iki cinsiyette de var bu hormonlar. Bağlılık, sadakat hormonları gibi isimler de veriliyor.
Yapılan araştırmalarda bu hormonların seviyesi yüksek olan kişilerin tek eşli olarak yaşadıkları, seviyeleri düşük olan kişilerin ise aldatma eğilimlerinde artış olduğu gösteriliyor.
Birlikte olacağımız insana beyin görüntüleme ve hormon tahlilleri yaparak ilişkinizin geleceği hakkında fikir edinebilir miyiz acaba?
Edinemeyiz tabi…
Burada hormonları suçluyorum; tamam parmağım başka yeri işaret ediyor yine, “bende değil suç” diye ama…
Bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özellik neydi?
Sevgi neydi? Aşk neydi?
Müzeyyen Çuhadar
Psikolojik Danışman
Kasımova Psikoloji Merkezi
psikolojikdanışman_mcuhadar