Kadimden Moderne
Steinbeck oğluna yazmış: “Kaybetmekten korkma. Eğer doğruysa, olur mutlaka. Asıl mesele, acele etmemektir. İyi olan hiçbir şey kaçıp gitmez.” Mektubun konusu her ne kadar aşk ise, de cımbızladığım bu sözleri hayatın farklı kesitlerine odaklayabiliriz.
Sosyal medyada, sürekli fotoğraf çekip paylaşma suretiyle kendini gösterme veya yaptıklarıyla öne çıkma yarışı var. Hep beğenilmek istiyorlar. Demek ki beğenilmeyi hak ettiklerini düşünüyorlar. Paylaşılan her resim aslında bir sunum. Neyin sunumu peki? Neyi göstermek, neyi kanıtlamak derdindeler? Cazip gözükmek neden bu kadar önemli? İnsan, zaten sahip olduğu bir şeyi ispatlama derdine düşmez. Kendiyle barışık, kendini bilen insan, kendindekini göze sokmaya ihtiyaç duymaz. Bunun altında narsizm yatıyor. Güzel, yakışıklı, başarılı, harika bir imaj çizmek, gerçek değerinizi belirlemez. Beğen tuşuna basanların sayısı, oradaki kalpler, yorumlar sizi tatmin ediyorsa, vay halinize! Güzelliğin ölçütü yüz, vücut değil; başarının ölçütü meslek, makam değil; insanı insan yapan değerlere sadakattir. Varlığa kattığı faydadır. Sosyal medya narsizmi aldı başını gitti.
Ruhunu ortaya koyamayanların kamuflajıdır sosyal medya. Kendiyle yüzleşemeyen insanlar, hayattaki yerini sosyal medya ile şekillendirdiğini sanıyorlar. Basit, sıradan biri olmak yetmiyor, küçümseniyor. Oysa, bir Japon atasözü şöyle der: “Öyle sade ki, kendisi süs.”
Bu işler nasıl başladı? Hadi sizi eski zamanlara, Don Kişot’a götüreyim. Kadim dünyadan modern dünyaya geçişin ilk örneğidir. Kadim dünyada mertlik, dürüstlük, kahramanlık, sözünün eri olmak, güvenilirlik vb. erdemler, değerler hiyerarşisinin başındayken; 17.yy. da değerler hiyerarşisi alt üst olmuştur. Kadim dünya, söz merkezliydi. Sözün ağırlığı vardı. Oysa, modern dünyada söz, gözden düşmüştür. Yeminin bile kıymeti kalmamıştır.
17.yy başlarında, dünya artık eski dünya değildir. Kırsalda üretim azalmış, modern kent yükselmeye başlamıştır. Kentli nüfusun artışıyla beraber burjuva sınıfı ortaya çıkmıştır. Fransız ihtilali ile burjuva, aristokrasiyi yenerek, ekonomik ağırlığını siyasette de gösterdi. Burjuva para kazandıkça sadece siyasette değil, ayrıca estetik ve sanatta da söz hakkını ele geçirdi. Paraya sahip olanların güçlenmesiyle, para her şeyin ölçütü haline geldi. Değerler hiyerarşisi böylece alt üst oldu. Don Kişot’un erdemleri, modern dünyanın insanlarına artık bir anlam ifade etmiyor.
Modern hayatın nerede başladığı spekülatiftir. Bazılarına göre Rönesans, bazılarına göre reform.
Bizler, modern sonrasının insanlarıyız. Teknolojide hızla gelişip ona ayak uydurmaya çalışan ama bir yandan insanlıkla bağlantısı tamamen kopmamış. İki arada sıkışıp kalmış bir çağa aitiz. Bocalamamız belki bundandır. İnsanlığımızı hepten yitirmeden, hakikati sahteden ayırt edebilme yetimizi kaybetmeden, bazı hallerimizi idrak edelim.
Steinbeck’in dediği gibi kaybetmekten korkmayalım. Sizi şeklinizle şemalinizle beğenecek kişiler, kuma yazılan yazıyı silen dalga gibi kendilerini geri çekerek sizden kolaylıkla vazgeçebilirler. Sizi defolarınızla görmelerine izin verin. Giden gider, kalanlar sizindir. Kusurlarınızı kamufle etmeden çekin o fotoğrafları. Hatta arada bir kendinizi geri çekin. Küçük adam, küçük kadın olmaktan zorsunmayın. Kime göre küçük? Tepetaklak edilen değer yargılarına göre mi? Hangi göz, ruhunuzun derinliğini görebilir? Ruhunuzun derinliklerine inebilenlerle yolunuza devam edin.
Silah icat edildi mertlik bozuldu; sosyal medya icat edildi, hakikat bozuldu. Yalanlarla avunacağınıza, hakikatle incinin. İncinmekten korkmayın. Merak etmeyin. İyi olan hiçbir şey kaçıp gitmez.