Bir Dirhem Bal
Katar’da düzenlenen dünya kupası tüm ilginçlikleri ile nihayet sona erdi. Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi kahramanı olmayan turnuvada, eski turnuva kahramanları olan 34-35 yaş üzeri futbolcular üzerinden hikayeler yazıldı, karşı görüşler yaratıldı ama sonuç olarak bu dünya kupası bana göre; bir dirhem bal için bir çeki keçi boynuzu çiğnemek gibi bir şeydi.
Hemen tüm maçlara yakınını seyrettiğim dünya kupasında istikrarsız futbol, sabun köpüğü yıldızlar ve negatif futbol dikkatimi çekti. Futbol olarak zamanının, İniesta ve Xavi’li Barcelona’sının uyguladığı “tiki-taka” futbol, evrilerek yan paslar ve geri paslardan oluşan kısır futbolu yaratılmış. Söz konusu eski ayağa top yaparak oynanan futbol, göze hoş gelen ve teknik özellikleri yüksek oyuncularla bir başka güzel olan bir oyun tarzıydı. O dönemin futbolu daha geniş alanda ve daha özgür bırakılan futbolcularla uygulandığı için herkesin hayranlık duyduğu bir oyun tarzı olarak tarihe geçmişti. Günümüzde oyunun boyu kısaldı, daha dar alanda daha az teknik oyuncular tarafından, daha mekanik oynanan bir oyuna çevrildi. Oyuncular sistem dışına çıkmadan, alan daralmak ve rakibi oynatmamak adına sahaya çıkmaya başlayınca, yaratıcı oyuncu sayısı da hızla azalmaya hatta yok olmaya başladı. Yaratıcı futbolcuların, kendi kişisel özelliklerinden çok sisteme bağlı kalarak oynaması ile istatistiklerde takımın %60 topla oynama oranı rağmen karşı kaleye atılan şut sayısı 2-3 ‘ü geçmedi. Topla oynama istatistiğini yan toplar, geri paslar oluşturdu. Sistemde yaratıcı futbolculara özgürlük tanınmadığı için, sistematik ve kısır maçlar seyrettik.
Turnuvada hakemlerin özellikle “”VAR” uygulamasından sonra eski otoritelerinin kalmadığını da açık bir şekilde gördük. Her pozisyon sonunda hakemin kararını beğenmeyen futbolcuların “bir de VAR’ a sor” tarzı, işaretleri, hakeme olan güvenin kalmadığını ve yakında da bu görevin her şeyiyle teknolojiye devredileceğinin sinyali gibiydi. Zaten mevcut kamera düzeni ve teknoloji ile bunun da çok yakın bir gelecekte olacağına inanıyorum. Belki bir sonraki dünya kupasında “hakem triosu veya maçın dördüncü hakemi” deyimini hiç duymayacağız.
Peki turnuvada hiç mi olumlu bir şey yoktu; tabi ki vardı.. Fas’ın kalecisi Bono ve Hırvatistan’ın kalecisi Livakoviç’ in bireysel yetenekleri, Fas’ın şapkadan tavşan çıkarması ve Afrika tarihinde bir ilki gerçekleştirmesi… akılda kalan ve bu dünya kupasına renk katan olaylar olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak seyrettiğimiz dünya kupasında bizim milli takımımızın da olmasını arzu ederdim. Mevcut turnuvada mücadele eden takımlardan bir eksiğimiz olmadığına inanıyorum. Umarım bundan sonraki ilk uluslararası turnuvada yerimizi alırız.
Fas’ın kalecisi Bono ve Hırvatistan’ın kalecisi Livakoviç varken! arjantin kalecisinin altın eldiven alması da bence bir fiyaskoydu!
Turnuvada bir Arjantin kalecisini bir de sizi tek geçerim Savaş Bey.
Evet turnuvada iki kaleci göze battı.Senin Kaleci ile ilgili bir yazın vardı.Aklıma o geldi aradım bir daha okudum.Kalemin hep sağlam olsun,esenkal
Bu zamana kadar okuduğum en iyi analiz
Kaleminize sağlık 👏