Öykü: Mutlu Kedi Sokağı
MUTLU KEDİ SOKAĞI
Minnoş’un karnı çok acıkmıştı. Mutfağa gitti. Bir de ne görsün! Mama kabı bomboş. “Miyaaaav miyaaav! Bana mama veren yok mu, miyaaav?” Şuşu Hanım, telefonda konuşuyordu. Minnoş’u fark etmedi. Minnoş, başını Şuşu Hanım’ın terliklerine sürttü. Şuşu Hanım, kediyi ayağıyla bir kenara itti.
Minnoş, Homur Bey’in çalışma odasına girdi. “Miyaaaav miyaaav! Beni duyan yok mu, miyaaav?” Homur Bey seslendi: “Şuşu Hanıııım! Al şu kediyi, bıktım gürültüsünden.” Kediye döndü: “Kışşşt kışşşt! İşim gücüm var benim.” diye söylendi. Minnoş, başını önüne eğdi ve odadan çıktı.
Geriye yalnızca Meço kalmıştı. Ne Meço mu? “Hayır!” dedi Minnoş, “Şimdi onun yanına gidersem yine ‘tam isabet’ oynayacak. Hayır! Gitmem!” Bir yandan da karnı guruldadıkça gurulduyordu. Baktı dayanamayacak, vardı Meço’nun yanına.
O da ne öyle? Meço, kenarlarından peynirler sarkan kocaman bir tostu ağzına götürüyordu. Kedicik diliyle dudaklarını yaladı. Meço’ya yaklaştı. “Miyaaaav miyaaav! Bana bir parçacık yok mu, miyaaav?” Meço, Minnoş’un miyavlamasından rahatsız olmuştu. Tostunu saran peçeteyi buruşturdu, top haline getirdi. Hazır! Nişan al! Hoooop! Tam isabet!
Peynirin kokusu peçeteye sinmişti. “Miyaaaav miyaaav! Mis gibi kokuyor. Bana bir parçacık mama yok mu, miyaaav?” Minnoş, durmadan miyavlıyorudu. Offf! Hiç susmayacak mısın sen? Meço bu kez masadaki kağıdı buruşturup top yaptı. Al sana! Bir tane daha!
“Miyaaaav yapma diyorum miyaaaav.” Meço anlamıyordu. Minnoş’u kimsecikler anlamıyordu. “Madem istemiyorlar, ben de artık miyavlamam.” dedi kedicik. Şimdi ne yapsın?
Şuşu Hanım, çöpleri atmak için evden çıktı. Sokak kapısı açıktı. Bunu gören Minnoş “Belki Şuşu Hanım’ın çöp poşetinde yiyecek bir şeyler bulurum.” diye düşündü. Onu takip etti. Ama , Şuşu Hanım poşeti attıktan sonra çöp kutusunun kapağını kapadı. Minnoş, az ileride başka bir çöplük fark etti. Hızla oraya gitti. Şansa bak! Sokak kedileri doluşmuş, kim önce kaparsa, yemeği o yiyordu. Minnoş’a bir lokma bile bırakmadılar.
O sırada Meço, odasında sıkılmış, pencereden dışarıya bakınıyordu. Minnoş’u görünce şaşırdı. Üstelik yanında başka kediler vardı. Çöplüğün etrafında toplanmış, ne yapıyorlardı acaba? Meço, onları dikkatle izledi. Kediler, yemek artıkları için kapışıyorlardı. Minnoş çok acıkmış olmalı. Yoksa, ne işi var orada?
Meço, bir an düşündü. Ya kendisi bütün gün aç gezseydi? Karnı gurul gurul guruldasaydı? Olmaz öyle şey. O kadarına dayanamazdı.
Meço, hemen annesinin yanına koştu. “Anne, anne! Minnoş dışarıda, onu eve alalım hadi!” dedi. Bir yandan annesinin eteklerini çekiştiriyordu. Şuşu Hanım, Meço’yla beraber Minnoş’un yanına gitti. Kediyi kucağına aldı. “Seni gidi yaramaz, nerelerde dolaşıyorsun böyle?” dedi. Minnoş, sesini çıkarmadı. Onun yerine Meço cevap verdi: “Karnı acıkmış anne. Yemek aramaya çıkmış.”
Eve girer girmez mama kabını doldurdular. Minnoş hepsini çabucak yedi. Çok sevinçliydi. Yeniden miyavlıyordu.
“Miyaaav miyaaav, bir kap mama daha isterim miyaaavv.” Homur Bey, “Amma da obursun yahu!” dedi. Minnoş’un başını okşadı. Boşalan mama kabına yenisini koydu.
Meço’nun aklına çöplükteki diğer kediler geldi. “Anne, onlara yemek götürelim mi?” diye sordu. Şuşu Hanım, oğluna izin verdi. O günden sonra, Meço ile Minnoş, her gün sokaktaki kedilere mama götürdüler. Sokak, mutlu kedilerle doluydu.